Elbette, çoğumuz bir psikopatı empatik bir birey olarak tanımlayamayız. Hannibal Lecter, kurbanlarını alaycı bir şekilde bir kasap edasıyla kesiyor ve yiyordu, tabii ki kurbanının hayatı ve acıları için endişe duymuyordu. Ancak psikopatların empati duymadıklarını söylemek tam olarak doğru değildir.
Onların, diledikleri zaman açılıp kapatılabilir bir empati anahtarları vardır. Anahtar, bazı dış etkenlerden de etkilenebilir. İnsanların çoğunluğu için empati hissetmek doğaldır. Ancak psikopatlar için empati varsayılan mod değil daha çok gönüllü bir histir.
Empati yapmak istediklerinde anahtarı açar ve bunu gerçekleştirebilirler. Bu genellikle kişisel kazançları içindir. Empati anahtarları, kurbanlarını baştan çıkardıklarında kapanır.
Psikopatlar empati nedir, haberdardır. Fakat onlar için empati kurmak gerçek bir çabadır. Empati duygusu, tutsak olmak gibidir. Zincirlerden kurtulunca, o zaman popüler kültürde gördüğümüz psikopatları elde edersiniz.

Bunun nedeni, kadınların doğal olarak erkeklerden daha fazla empatiye sahip olmalarıdır. Kadınlar genel olarak ahlâki konularda ve diğer insanların esenlikleri konusunda erkeklerden daha çok endişe duyarlar. Bu nedenle kadın psikopatların PCL-R'ne (Psikopati kontrol listesi) göre erkeklerden daha düşük bir orana sahip olma olasılığı vardır.
Kadınlar üzerinde çok az araştırma yapılmış olsa da, cezaevi popülasyonlarında erkek psikopatlara yönelik araştırmalar kapsamlı bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Bu tür kurumlarda psikopatların erkeklerden olması durumu tescillenir.
Ayrıca, kadınlarda psikopati yaşamın ilerleyen dönemlerinde ortaya çıkmaktadır. Kıskançlık, manipülasyon, dengesiz ilişkiler nedeniyle kısmen gelişebilir.

Hayır, muhtemelen bunu reddedeceklerdir. Aslında işe yarayacağını düşünmek akıl almaz bir şeydir. Fakat bunun etki edebileceğini gösteren bir çalışma var. Psikopatlar bilinçli veya bilinçsiz olarak empati kurma kararı verebilirler, daha empatik olmaları söylenerek daha empatik hale getirilebilirler.
Hollandalı bilim adamlarından oluşan bir ekip, 21 psikopattan oluşan bir gruba, bazı şiddet içeren suçları ve acı çeken insanları gösterdi. Grubun beyin aktivitesi ölçüldü. Hastaların motor, somatosensori ve duygusal beyin bölgeleri, psikopat olmayan hastalar kadar aktif değildi.
Sonra katılımcılardan videolardaki kişilerle daha fazla empati kurmaya çalışmaları istendi. Bu beyin bölgelerinin aktivasyonu, psikopat ve psikopat olmayan hastaların beyin görüntülerini ayırt etmenin zor olduğu noktaya yükseldi.

Tabii ki, bazı insanlar bu karakterizasyona uyuyorlar. Birçoğu bu kişilerin delirmiş olduğunu sanıyor. Ancak psikopatlar ancak bir şey değildir; Onlar deli değildir.
Onun yerine zihinsel sağlıklarını kontrol altında tutabiliyorlar. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu biliyorlar. Sadece duygusallıktan yoksun olduklarından, yanlış kararlar almak ve suç işlemek onlar için daha kolay oluyor.
Amerikan Psikiyatri Birliği, psikopatiyi delilikten ziyade bir kişilik bozukluğu olarak tanımlıyor.
Hapishanelerdeki suçluların büyük çoğunluğunun bir tür kişilik bozukluğu yaşadığı doğrudur. Bu şiddet içeren, antisosyal eylemlere dayanıyor. Fakat bu özellikler her zaman psikopati ile doğrudan alakalı değildir.
Hapishane mahkumlarının yaklaşık yüzde 75'inde kişilik bozukluğu vardır. ABD'deki mahkumların sadece yüzde 16'sı psikopattır. Bu nedenle, suçlunun ve psikopatın elele olmadığına dikkat etmek önemlidir.
Hiçbir duyguyu hissetmeyen soğukkanlı kişilerdir psikopatlar. Popüler kültüre göre, psikopat kişilerin suçu kolayca işleyebilmelerinin tek nedeni budur. Sadece empati eksikliğinden değil, sevgi gibi olumlu duyguların da eksikliğinden kaynaklıdır.
Hannibal Lecter, birini sevmeyi zor buluyordu. Sadece insanlarla oynamak istiyor, aciz halleriyle eğleniyordu. Ancak bu, psikopatların herhangi bir duyguya sahip olmadığı anlamına gelmez. Bu kişilik bozukluğunun tamamen farklı bir çeşididir. Klasik psikopatlar, spektrumun en üst noktasında olanlardır, duyguları yaşamakta zorlanırlar. Bununla birlikte, duygusallıklarını tetikleyebilecek vakalar da vardır. Örneğin yakınlık duydukları birinin ölümüne ağlayabilirler.

Ancak gerçekte, psikopatlar ortalama bir insana kıyasla aynı seviyede duygusallık yaşamasalar da kendilerini suçlu hissedebiliyorlar. Hatta depresyona girebiliyorlar. Çünkü psikopatların güçlü hissi yetileri vardır. İşler yoluna girmediğinde suç işlemeye başlarlar.
Fakat bazen, suç işlemekle işleri yoluna koyamazlar. Bu durum depresyon ve diğer zihinsel bozukluklara yol açabilir. Depresif bir psikopat kulağa biraz garip geliyor, ancak bazı psikopatlar arasında oldukça yaygındır.
Popüler kültürdeki psikopatlar yalnızca suç işlerler. Duygulardan ve duygusallıktan yoksundurlar. Gerçek yaşamda, durum böyle değildir; duygulardan ve duygusallıktan yoksundurlar ancak başkalarının hissettiklerini anlamada çoğu insandan daha yeteneklidirler.

"Psikopat" sözcüğü, popüler kültürde çokça kullanılır. Bu nedenle, tıp uzmanlarının psikopati hakkında doğru bir anlayışa sahip olduklarını düşünürsünüz. Bununla birlikte, "psikopat" etiketi aslında doğru şekilde tanımlanmamıştır.
Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı'nda psikopati bulunmamaktadır. Ona en yakın durum, antisosyal davranışsal bozukluktur.
Popüler kültürde psikopatlar olarak belirtilen bu önemli figürlere rağmen, gerçekçi bir teşhis değildir. Daha doğru bir tanı, Antisosyal Kişilik Bozukluğu olmalıdır. Evet, Hannibal Lecter için bile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder